Bu yazıda artık günlük konuşma dilinde de sıklıkla yer bulan ‘öğrenilmiş çaresizlik’ kavramı depresyonla ilişkisi bağlamında ele alınmıştır.
Öğrenme, en genel anlamıyla çevreyle etkileşim sonucu edinilen yeni ve nispeten kalıcı bilgiler, davranış yapıları, tepkiler ve beceriler kazanma sürecidir. Dolayısıyla öğrenme insan davranışında önemli bir süreçtir. Aile toplumun en küçük birimidir. Çocuk için öğrenme süreci, hem içinde yaşadığı toplum hem de var olduğu ailede başlar ve bir ömür devam eder. Anne baba tutum ve davranışları çocuğun davranışlarını doğrudan etkilediği gibi öğrenilmiş çaresizlik yaşantısı ile de yakından ilişkilidir. Olumsuz ebeveyn tutumları çocukların çaresizlik yaşamasına ve davranışları üzerinde kontrol sağlayamamalarına sebep olabilmektedir.
Öğrenilmiş çaresizlik (learned helplessness) ; olumsuz davranışlardan kaçınma çabası yokluğuyla karakterize öğrenilmiş bir davranış yapısı olarak tanımlanmaktadır. Stres karşısında gösterilen pasif tutumlar, isteksizlik ve öğrenme güçlükleri , depresif kişilerdeki ile benzerdir. Aynı şekilde depresif kişilerdeki kötümserlik, iştahsızlık ve başarısızlık beklentileri de öğrenilmiş çaresizlik yaşantıları ile benzerlik içermektedir. Depresif kişilerde depresyon tablosunun ortaya çıkmasında, geçmişte davranışlarıyla belli bir sonucu kontrol edemediklerini öğrenmelerinin yattığı düşünülmektedir. Depresif kişilerin başarılarını değişebilir ,dışsal ve özel etmenlere başarısızlıklarını ise; genel, değişmeyen ve içsel etmenlere yükleme eğiliminde oldukları söylenmektedir.
Ölümü engelleme konusunda tüm bireyler başarısız olduğu için bu durum evrensel bir çaresizlik olarak nitelendirilmektedir. Matematik problemini çözme konusunda bir birey başarısızken diğerleri başarılı oluyorsa bu bireysel çaresizlik olarak nitelendirilmektedir. Evrensel çaresizlik başka ortamlardaki davranışları pek etkilememekte ancak bireysel çaresizlik başka ortamlarda da çaresizlik olasılığını arttırıcı etkiye sahip olabilmektedir.
Kişi kontrol edemediği olumsuz sonuçlarla karşılaştığında bundan kendini sorumlu tuttuğunda yani kişisel bir özelliğe yükleme yaptığında kendilik algısında bozulma olmaktadır ve kendilik algısındaki bu bozulma depresyonun en önemli belirtisi olarak değerlendirilmektedir. Her birey zaman zaman çaresizlik duygularına kapılabilmektedir ancak kendilik algısındaki bozulma çaresizlik belirtilerine depresyon diyebilmek için önemlidir. Dolayısıyla sadece kontrol edilemeyen olumsuz sonuçlar olması çaresizlik davranışı göstermekte yeterli değildir bunu yaşantılayan kişinin algıları, nedensel yüklemeleri ve beklentileri de önemlidir.
ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK ORTADAN KALKAR MI?
Öğrenilmiş çaresizlik kavramında çocukluk yaşantılarının önemli olduğuna dikkat çekilmektedir. Çaresizliğin yerleşmesinde çocukluk dönemi yaşantılarının etkisini vurgulayarak çocuğun davranışları ile sonuçları arasındaki zamandaşlığın önemini vurgulamak doğru olacaktır. Yani çocuk bir davranış sonrası hemen bir değişim ortaya çıkarabiliyorsa çocukta hakimiyet duygusu gelişmektedir. Ancak bu olmadığında çocuk davranışının bir önem taşımadığına inanarak çaresizlik duygusu geliştirmektedir. Çocukluk çağındaki bu kontrol edici davranışların varlığı çocukta hakim olma duygusunun yerleşmesine yol açarken bir yandan da çaresizlik duygusu gelişimine karşı bir engel oluşturur. Buna bağışıklık kazandırma (immunization) yöntemi denilmektedir.
Bir diğer yöntem öğrenilmiş çaresizliği beklendik hale getirmektir (predictability). Yapılan araştırmalar olumsuz bir olay ya da yaşantı kaçınılmaz olsa bile önceden bunu bilmenin olayın yaratacağı rahatsız edici etkiyi azaltabileceğini göstermektedir. Kişi olayları kontrol edebileceğine inanırsa çaresizliği önleyebileceği düşünülmektedir. Ayrıca araştırmalar göstermiştir ki dıştan kontrole inanan kişiler içten kontrole inananlara göre daha fazla çaresizlik yaşamaktadırlar.
Yeniden yükleme eğitimi ile çaresizliğin ortadan kalkabileceği öne sürülmektedir. Ve yapılan bir araştırmada bu yönteme benzer olarak akademik anlamda çaresizlik geliştirmiş çocuklarda başarısızlıklarını yetersizlik ile ilişkilendirmek yerine eksik çaba sarfetmek gibi değiştirilebilir bir faktöre yüklemeleri sağlanmıştır. Eğitim sonucunda çocukların performanslarında artış saptanmıştır.
Sorun çaresizlik değil, isteksizliktir… İsteksiziz; çünkü çocuklukta bize uygulanan ilk şey içimizdeki isteği öldürmektir.
Bernard Shaw