Çatışma günlük hayatımız içerisinde gerek aile içerisinde en yakınlarımızda ebeveyn, kardeş çocuk, gerek iş yaşamımızda gerek çevremizle ve hatta kendi içimizde yaşadığımız bir durum değil midir? Önemli olan ise bununla nasıl başa çıkabileceğimiz adına ürettiğimiz stratejiler ve en önemlisi de başa çıkma kapasitemizdir. Ancak söz konusu çocuklar olduğunda baş etme kapasitelerinin biz yetişkinler kadar olmadığı aşikardır. Çocuklar olaylara ve durumlara bizlerden farklı bakarlar, basit bir örnek vermek gerekirse ana-babalara karmakarışık görünen çocuk odaları çocuklar için son derece düzenli olabilir, bitmek tükenmek bilmeyen istekleri ve tutturmaları ebeveynlere küstahlık, sınır tanımazlık söz dinlemezlik olarak görülürken çocuklar için o haktır. Sonrasında sinirler gerilir ipler kopar ve gürültü patırtı baş gösterir. İlişkiyi yıpratan, karşılıklı incinmelere sebep olan bu küçük küçük çatışmalar büyür ve sonu gelmez iktidar savaşlarına dönüşür bir süre sonra ise ilişki çatışmalar üzerinden yürümeye başlar. Bu noktada ebeveynler bu rahatsız edici ilişki yapısından kurtulmak için tek çareyi fazlaca otoriter olmakta bulabilir, sert ‘hayır’lar, elleri masaya vurmalar, cezalar vb. davranışlar aslında ebeveynlerin kendilerince bu olumsuz durumla başa çıkma yöntemleridir.
Aslında ebeveynler öncelikle şunu bilmelidir çatışma tamamen olumsuz, kötü, olmaması gereken bir şey değil tam tersine ilişkilerin ve birlikte yaşamanın normal bir yan ürünüdür. Bu doğal bir olaydır biz yetişkin bireyler olarak çocuğun da bir birey olduğunu, istekleri ve arzuları olduğunu, görüşleri olduğunu kimi zaman çevreyle ve karşısındakiyle uyuşmayan amaçları olduğunu kabullenmeliyiz. Genellikle sert tartışmalar herkes kendi arzusunda direttiğinde ortaya çıkar ancak beraber yaşamanın en temel kurallarından biri demokratik olabilmektir. Karşımızdaki çocukta olsa herkesin eşit söz hakkına sahip olduğu unutulmamalıdır. Ebeveynler olarak çocuğa en başta bunu öğretmek ileride yaşabileceği olası çatışmalarla nasıl başa çıkacağını da öğretmek anlamına gelir. Burada söz konusu olan eşitlik sınırsızlık, her istediğini yapabilen çocuk, ya da çocuğun yönettiği aile olmak değildir. Aksine belli sınır kurallar çerçevesinde, yaşa ve gelişime uygun sorumluluklar verilerek, ihtiyaç ve arzuların sakin ve yapıcı bir şekilde dinlenip uygun olan davranışı çocuğa açıklayabilmektir. Her çatışmanın kendine özgü nedenleri olduğu gibi her aile yapısının da kendi içinde benimsediği davranış tarzları vardır.
Ancak çatışma yaşayan ailelere yardımcı olabilecek bazı genel geçer basit kurallar da vardır;
- Karşılıklı saygı
- Özgürce fikirlerini söyleyebilen aile üyeleri
- Fikirlere saygı duymak, dikkatle dinlemek, önyargısız yaklaşabilmek
- Sınır ve kuralları net belirlemek, bunları açıklamak, sorumlulukları belirlemek ve uygulamak
- Aile toplantıları ile tüm bu konuları konuşup tartışmak, değişebilirliğini kabullenmek (yaşa ve gelişim düzeyine göre), çocuğun fikrini almak
- Ebeveynler olarak en başta üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirebiliyor olmak
- Tüm çözüm önerilerini dinlemek, anlamaya çalışmak, karşıt fikirlere saygı duymak ve en önemlisi uzlaşabilmek
- Aşırı tepkilerin olduğu çok öfkeli anlarda, kriz anlarında, ağlama nöbetlerinde aceleci olmak yerine durup sakinleşmeyi beklemek
Belki de en önemlilerinden çocuklara iyi rol model olabilmek, öncelikle ana-babalar olarak temel noktalarda anlaşabilmek, tutarlı ve kararlı olabilmek, ikili ilişkilerdeki sorunları çocuklara yansıtmadan çözüme kavuşturabilmek. Bir yerde hala çatışma sürüyor ise ebeveynler durup kendi davranışlarını sorgulamalı ve değişime önce kendilerinden başlamalıdırlar.