Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

BOŞANMANIN ÇOCUKLAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Boşanma; ailenin bölünmesine yol açar, tüm aile üyelerini sarsan altında çeşitli sebeplerin yattığı karmaşık bir olaydır. Bu dağılmadan tüm aile üyeleri etkilenirken hiç kuşkusuz ruhsal açıdan en fazla zarar gören çocuklar olmaktadır. Tüm yetişkinler ve çocuklar hayat akışı içerinde bir çok yaşam olayı ile karşı karşıya kalırlar boşanma da stresli bir yaşamsal krizdir ve çocuğun en az hasar alması yine yetişkinlerin öncelikli düşünmeleri gereken bir durumdur.

Özellikle boşanma sonrasındaki hem ebeveynler hem çocuklar açısından ilk aylar oldukça zor olabilmektedir. Bu yaşamsal krize bağlı olarak çocukta bir takım semptomlar ortaya çıkabilmektedir. Agresif davranışlar, yersiz korkular, fobi, depresif duygu durum ve seperasyon (ayrılık) anksiyetesi görülebilmektedir. Semptomların varlığı ve şiddeti çocuğun yaşı ve gelişim düzeyi, boşanma öncesi aile yaşantısının yapısı, boşanmanın ani olması, boşanma süreci gibi faktörlerden etkilenebilmektedir. Çocuğun yaşı ne kadar küçükse o denli etkileneceği belirtilmektedir. Ancak bazende geçimsiz ebeveynlerin boşanması çocuğun daha sağlıklı ve huzurlu bir ortamda büyümesi adına fırsat olabilmektedir. Diğer bir yandan boşanma ailedeki ekonomik dengeleri değiştirebilmekte ve çocuk bundan her anlamda etkilenebilmektedir.

Ebeveynlerin boşanmaya karar verirken süreci çok iyi yönetmeli ve imkanları var ise kesinlikle bir uzman desteği almalıdırlar. Boşanma kararı kesinleştikten sonra çocuğa anne ve baba bu durumu beraber önceden planlayarak ve çocuğun yaşına uygun bir şekilde uzmandan destek alarak açıklamalıdır. Vurgulanması gereken en temel nokta ise ayrılığın eşler arasında gerçekleştiği olmalıdır. Anne ve baba olarak çocuğu hep sevecekleri ve ondan ayrılmadıkları istediği zaman diğer ebeveyni görebileceği mutlaka vurgulanmalıdır. Tabi bu öneriler anlaşarak boşanan aileler için geçerlidir. Evden aniden ayrılan ebeveynler olabileceği gibi, tek taraflı boşanmak isteyen ebeveynlerde olabilmektedir. Böyle durumlarda geride kalan genellikle anne olmakta ve çoğu zaman üzüntüsünü çocuğuna yansıtabilmekte veya tekrar birleşme umudu ile çocuk ile işbirliği yapabilmektedir. Bu tarz durumlar çocuğun daha fazla bocalamasına ve sorunların boyutunun büyümesine sebep olabilmektedir. Uygun olan geride kalan ebeveyninde bu süreci sağlıklı atlatıp çocuğuna destek olabilmesi adına ayrıca destek almasıdır. Ailecek uzman desteği alan ailelerde çocuklar bu durumu daha rahat atlatabilmektedirler.

Yaşa göre etki düzeylerinden bahsetmek gerekirse genellikle okul öncesi dönemdeki (3-5 yaş) çocuklarda durumu anlamak zaman almaktadır. Kendilerini suçlayabilirler, agresif davranışlar sergileyebilirler ya da içe kapanabilirler ve ayrılık anksiyetesini yoğun bir şekilde yaşayabilirler. İlkokul döneminde ise durumu net olarak idrak edebilirler ancak içsel olarak yaşadıkları sorunları okul yaşamına ve ebeveynlerine farklı şekillerde yansıtabilirler (örneğin ders başarısında düşme). Ayrıca evdeki yeni düzene adapte olmaya çalışırken farklı sorumluluklar üstelenebilir ve yeni düzene uyum sağlamaya çalışırken bocalayabilirler. 9-12 yaş arası çocuklar ise daha çok hangi ebeveyne daha yakın olmalı konusunda içsel bir karar vermek zorunda hissedebilmektedir. Duygu ve düşüncelerini net bir şekilde ifade etse de okul ve sosyal çevresinde bir takım sıkıntılar yaşayabilmektedirler. Ergenlik döneminde ise olay ve durumlara mantık çerçevesinden bakabilirler, nedeni kavrayabilirler ve duygu ve düşüncelerini direkt ifade edebilirler. Bazı ergenler evde olmayan ebeveyninde sorumluluğunu almayı deneyebilirken bazısı duygusal anlamda içe kapanabilir ancak çoğunlukla hangi ebeveyne sadakat göstereceği konusunda çatışma yaşayabilir.

Genel olarak boşanmış ailelerin çocuklarının uzun süreli yaşayabileceği sorunlar ise şu şekildedir; dikkat dağınıklığı, suçluluk duygusu, içe çekilme, bağımlı ilişki geliştirme eğilimi.

Ebeveynlerin öncelikle anne ve baba olduklarını unutmamaları ve çocuklarına aynı oranda ilgi, sevgi ve şefkat göstermeleri, durum ve koşullar uygunsa ara sıra bir araya geliyor olabilmeleri ve çocukları için mutlaka iletişim halinde olmaları bu sürecin sağlıklı atlatılmasına ve daha kolay kabullenilmesine yardımcı olacaktır.

Uygulanabilecek terapi yöntemleri ise okul öncesi ve ilkokul grubuna oyun terapisi çocuğun cinsiyetinden bir terapistle yürütülebilir. Ergenler bilişsel davranışçı terapi ile içgörü geliştirme ve geliştirdiği semptom var ise ona yönelik çalışmalar terapi hedefleri olmalıdır. Aile terapisi ise tüm ailenin dahil edildiği ve çocuk bazlı olmalıdır. Boşanma, önemi ve etkilerini kapsayan psikoeğitim mutlaka verilmeli ve ailelerin süreci nasıl yönetecekleri konusunda rehber olunmalıdır.

Ne en güçlü olan tür hayatta kalır, ne de en zeki olan… Değişime en çok adapte olabilendir hayatta kalan.  

Charles R. Darwin.