Öncelikle halk dilinde çok fazla birbirinin içine geçmiş korku-kaygı kavramları arasındaki farkı kısaca açıklamak gerektiğini düşünüyorum. Korku temel bir duygu olup yaşam boyu hepimizin mutlaka deneyimlediği tehlikeye karşı gösterdiğimiz tepkidir. Bu tehlike gerçek bir tehlike olabileceği gibi kişi bir durum veya olayı tehlike olarak da algılayabilir. Korku duygusunun hissettiğimizde bedenimizde pek çok şey olur. Hızlı nefes alıp verme, terleme, çarpıntı vb. gibi fizyolojik tepkiler meydana gelir. İki seçeneğimiz vardır ya orada kalır ve onunla mücadele ederiz ya da hızlıca o durum ve olaydan kaçmayı yeğleriz. Kaygı ise farklı olarak daha uzun sürelidir ve kişinin gelecekte oluşabilecek durum veya tehlikeye karşı geliştirdiği bir duygudur. Korku ile benzer fizyolojik tepkiler meydana gelir ancak bilişsel olarak daha yorucu olabilmektedir. Kaygı duyan biri gelecekte olabilecekleri düşünmekte meşgul olabilir. Bu da kişinin bedeninde daha uzun soluklu rahatsızlık belirtileri oluşmasına sebep olabilir. Kişi gün boyu gergin olabilir, kaygılı düşünceleri sebebiyle uyku güçlüğü çekebilir vb. bu durumlar kişinin günlük yaşamını etkileyebilir.Belli oranda korku ve kaygı duygusunun sağlıklı olduğunu söylemek gerekir. Aksi halde tehlikelere karşı kendimizi koruyamazdık ya da önemli bir sınava-mülakata girerken hazırlanma gereksinimi duymazdık.
Panik atağı ise; günlük hayatta sıkça telaffuz edilen ve hemen herkesin yaşadığı korku ve kaygı durumlarını adlandırmak için kullandığı popüler bir terim olmaya başlamıştır. Panik atağı dakikalar içinde doruğa ulaşan ve aşağıdaki belirtilerden dördünün ya da daha fazlasının ortaya çıktığı yoğun bir korku ve sıkıntı durumudur.
- çarpıntı
- terleme
- titreme ya da srsılma
- nefesin daralması boğuluyormuş hissi
- boğazı tıkanıyormuş hissi
- gögüste sıkışma veya ağrı
- karın ağrısı, mide spazmı ya da bulantı
- baş dönmesi, bayılacakmış hissi
- üşüme ürperme ya da ateş basması
- uyuşmalar
- derealizasyon/depersonalizasyon kendine yabancılaşma kendinden kopma hissine kapılma
- çıldıracakmış , ölecekmiş hissi
Kişi bahsedilen bedensel duyumları şiddetli bir şekilde yaşarken buna bilişsel ve duygusal tepkilerde eşlik eder bu da son derece yorucu bir durumdur. Panik çok hızlı bir şekilde en yukarı seviyeye ulaşabilir. Birkaç dk sürebildiği gibi kişiye bağlı olarak bu sürenin uzadığı görülebilir. Fizyolojik tepkiler zincir gibidir hızlı nefes alıp verme neticesinde baş dönmesi ve mide bulantısı yaşanır, baş dönmesine bağlı gözler kararabilir kişi odaklanmada güçlük çeker ve bulanık görüyorum vb. yakınmaları olabilir. Hızlı nefes alıp vermeye bağlı ağız kuruluğu olabilir kişi yutkunamama ve boğulacak hissine kapılır. Nefes düzensizliği ile beraber kalp hızlı çarpmaya başlar kişi çoğunlukla göğüste sıkışma sıkışma hissiyle beraber kap krizi geçireceğini, bayılacağını ve öleceğini düşünür.‘’panik atak öldürmez, literatürde böyle bir vaka yoktur.’’ Kişi çoğunlukla atak yaşadığı olay ve durumlardan kaçınma tepkisi geliştirir. Bu kişinin günlük yaşamını ve işlevselliğini olumsuz yönde etkiler. Örneğin alışveriş merkezinde yaşamışsa bir daha gitmek istemeyebilir, araba kullanırken olmuşsa araba kullanmaktan kaçınabilir, arkadaş etkinliği sırasında olmuşsa grup içerisine girmek istemeyebilir vb. zihninde tekrar olacak kaygısı yaşanırken olay ve durumlardan kendini uzak tutarak binevi korunmayı tercih edebilir.
Panik atağının tanımı bu şekildedir ancak panik atağı ruhsal bir bozukluk değildir. Kaygı bozuklukları bağlamında ortaya çıkabileceği gibi başka bozukluklarda da (depresyon, madde kullanımı,tssb) görülebilmektedir. Bir ruh sağlığı uzmanına başvurmak doğru değerlendirme ve uygun tedavinin belirlenmesi için yararlı olacaktır. Tanıyı psikiyatristler koymakta gerekli durumlarda ilaç desteği önermektedirler, klinik psikologlar/psikoterapistler ise terapi kısmını yürütmektedirler. Terapi desteği ile kişi bu durumla baş etme becerilerini kazanabilir. En etkili terapilerden birinin BDT (Bilişsel Davranışçı Terapi) olduğunu bilmekteyiz. Panik atağın altında yatan nedenler ise çok çeşitli olabilmektedir. Terapide semptomlardan ve baş etme becerilerinden sonra ayrıca çalışılması gereken geçmiş yaşam olayları, tetikleyiciler, yaşamsal krizler vb. olabilir.